5. Dönem 8. Başkanlar Kurulumuz, 6-7 Şubat 2021 tarihlerinde, Şube ve İl Temsilcilik Başkanlarımızın katılımlarıyla çevrimiçi toplanılarak gerçekleştirildi.
Ülkemizdeki siyasal süreç ve son dönemde yaşanan ekonomik gelişmeler ile birlikte sendikal sürecimiz, eğitim-öğretim sistemine ilişkin sorunların tartışıldığı kurulda, aşağıda yer alan sonuç bildirgesi hazırlandı.
EĞİTİM-İŞ 5. DÖNEM 8. BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ / 06-07.02.2021
Eğitim-İş, ülkemizin dört bir yanından katılan başkanlarıyla ilk kuruluş yılımızdaki inanç ve kararlılıkla çevrimiçi toplanarak bu raporu hazırlamıştır.
19 yıldır ülkemizi yöneten AKP iktidarı Cumhuriyetin çağdaş, bilimsel, modern toplum yapısına aykırı; düşünmeyen, sorgulamayan, bilimsellikten uzak, kendi siyasal iktidarını ve rant düzenini ayakta tutan itaatçi ve ümmetçi bir toplum yaratma temeli oluşturmuştur.
Siyasal iktidar, temel eğitim kurumlarında olduğu gibi bilim kurumlarında da kadrolaşmayı son hızla sürdürmektedir. Uluslararası tanınırlığa sahip az sayıda üniversitelerimizden birisi olan Boğaziçi Üniversitesine de kayyum rektör atayarak ülkemizin bu seçkin üniversitesini bilimsel üretimden uzaklaştırıp medreseye dönüştürmek istemesi, gericileştirme hareketinin son örneklerinden biridir. İktidarın bu hamlesine karşı demokratik haklarını kullanarak itiraz eden öğrencilerin baskı ve tehditle susturulmaya çalışılması, hatta devamında bu demokratik ve barışçıl tepkilerin “terörize eylemler” olarak nitelendirilmesi, AKP iktidarının kendinden olmayan hiçbir unsuru kabul etmediğinin ve toplumu kamplaştırdığının somut bir örneğidir. Atatürk’ün işaret ettiği fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesillerin örneği Boğaziçili öğrencilerimizi selamlıyoruz.
Bu süreç aynı zamanda özgürlüklerin, demokrasinin ve temel insan haklarının yok edilmesini de hızlandırmıştır. Başta eğitim ve sağlık alanında yapılan özelleştirmeler ve hukuk sistemindeki yıkımla birlikte Cumhuriyetin ekonomik değerlere sahip tüm kamu kurumları siyasal iktidara yakın yerli ve yabancı şirketlere peşkeş çekilip yağmalanmıştır.
Gerici müfredat programı ile AKP’nin ‘‘model okul’’ olarak gösterdiği ve siyasal beslenme kaynağı olarak gördüğü imam hatipler ve liselere yerleştirme sistemi bir eğitim politikası dayatması olarak devam etmektedir. Bununla birlikte seçmeli dersler dayatmasıyla da diğer tüm eğitim kurumlarının da imam hatipleştirilmesine çalışılmaktadır. Bu hamlelerle birlikte laik ve bilimsel eğitim tümden ortadan kaldırılmaktadır. Bu dayatma velileri ve öğrencileri istemedikleri bir okula yönlendirmiş, veliler ve öğrenciler beraberinde özel okullara mecbur bırakılmıştır. Bu mecburiyetle birlikte sosyal devletin gereği olan kamusal eğitim büyük yara almıştır.
Bu yetmiyormuş gibi; Milli Eğitim Bakanlığı vakıf ve cemaatlerle yaptığı protokollerle kamu okullarını öğretmenlik vasıflarına sahip olmayan kişilere, dinci vakıf ve derneklere teslim etmiştir. Bugün imam hatip okullarında Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı bir şekilde cinsiyet ayrımcı eğitim modeli uygulanmaktadır. Bu ayrımcı model diğer okullara da yansımış, “karma eğitim” tartışılır hale gelmiştir. Karma eğitime karşı yapılan bu gerici saldırı Eğitim-İş’in asla kabul etmeyeceği bir girişimdir. Eğitim-İş; bu karanlık yapılanma sürecinde laiklik mücadelesini yükselterek, tarikat ve cemaatlerle yapılan protokollere karşı bir yandan hukuki mücadele yürütürken kuruluş ilkelerinden aldığı güç ve inançla ulusal, laik, bilimsel, kamusal, parasız ve karma eğitimi savunacaktır ve mücadelesine en yüksek perdeden devam edecektir.
Başta Çorum Valisi olmak üzere, İskilip Kaymakamı, Hitit Üniversitesi Rektörü ve AKP Çorum Milletvekilinin katılımıyla Çorum’da Milli Mücadele karşıtı, Kuvay-i Milliyeye düşman, “Yunanla savaşmayın, sizin düşmanınız Mustafa Kemal’dir.” diyecek kadar alçalan vatan haini İskilipli Atıf’ın mezarı başında anılması toplum nezdinde öfke yaratmıştır. Bu durum Cumhuriyet değerlerine her zamankinden daha fazla sahip çıkmamız gerektiğini ortaya koymuştur. Eğitim-İş olarak her zaman bu sorumluluğun farkındayız; bu gerici zihniyetle mücadele etme kararlılığındayız.
Halkımız açlık ve sefaletin esareti altındadır. Emekçi ve üreten kesim yoksulluğa ve açlığa mahkûm edilmiştir. Halkın ve çalışanların alım gücü düşmüştür. Başta doğalgaz ve elektrik olmak üzere temel tüketim maddelerinde yapılan yüksek oranlardaki zamlarla birlikte yaşam koşulları gün geçtikçe ağırlaşmaya devam etmektedir. “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek varsıllıklarına servet ekleyen yöneticiler, halkın ve çalışanların haklı taleplerini görmezden gelmektedirler. Enflasyon ve işsizlik rakamlarıyla oynama yaparak halkı artık kandıramamaktadırlar. Açlık ve yoksulluk içindeki halk, tek adam rejiminin yandaş medyayla dayattığı pembe tabloya inanmamaktadır. Bir bakanın, “Ülkede artık yoksulluk sorunu yoktur.” demesinin, bir milletvekilinin “Halk kuru ekmek yiyorsa aç değildir” söyleminin hadsizliği, vatandaşlarımızın yazgısı olamaz. Bu yazgı ancak güçlü bir emek ve sınıf mücadelesiyle son bulacaktır.
Bir milyondan fazla üyesiyle kamu işkolundaki en çok üyeye sahip sarı sendikanın yöneticileri, mevcut iktidara sırtını dayayıp aslında, kamu çalışanlarının çıkarını gözetmekten daha çok kendi siyasal geleceklerini güvence altına almaya çalışmaktadırlar. Bu yetkili ama etkisiz sendikanın emekçiyi toplu sözleşme masasında buçuklu zamlara mahkum etmesine Eğitim-İş olarak asla izin vermeyeceğiz. 2021 yılı kamu çalışanları için kayıp bir yıl değil; mücadelemizle emekçilerin haklı taleplerini alanlarda dile getireceği bir yıl olacaktır.
Kamu emekçilerinin çalışma şartlarını olumsuz etkileyen başta 3600 ek gösterge olmak üzere vergi dilimi soygunu, uzun çalışma saatleri, kayıt dışı işgücünün artması, yardımcı personellerin sorunları, atama sistemindeki sıkıntılar, atama sıralarının işletilmemesi, aday öğretmenlerin kadroya geçmesindeki mülakat sistemi, adaletsiz ek dersler, yönetici atamalarındaki liyakâttan uzak kadrolaşma ve mülakat, ataması yapılmayan yüz binlerce öğretmenimizin sorunları, kölelik sistemini çağrıştıran ücretli öğretmenliğin bir istihdam modeline dönüşmesi, sözleşmeli öğretmenlerimizin özlük ve sosyal güvence kayıpları, üniversitelerimizdeki akademik ve idari personellerin sorunları konusunda mağduriyetler, işyerindeki her türlü sözlü ve fiziksel tacizler devam etmektedir. Hükümet, eğitim sistemini kendi siyasal hedefleri doğrultusunda şekillendirmek adına mevzuatı sürekli değiştirmektedir. Eğitim kurumları yönetici yönetmeliğindeki antidemokratik değişiklikler bunun en taze göstergesidir. Eğitim-İş bu sorunlar karşısında eğitim emekçilerinin haklı mücadelesini yürütecek, meslek örgütü kimliğini daima yaşatacaktır.
Son bir yıldır dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 salgınıyla birlikte binlerce vatandaşımızı ve eğitimci arkadaşımızı kaybettik. Halkımız gerçeklerden uzak istatistiki değerlerle kandırılarak gerçekçi tedavi ve önlemlerden uzaklaştırılmıştır. Siyasal iktidar gerek aşı tedariki konusunda gerekse salgını yönetme becerisinde sınıfta kalmıştır. Başta sağlık sistemimiz olmak üzere eğitim sistemimiz de ağır yara almıştır. Okullarımız açılamadığı için eğitimden uzak kalan, fırsat eşitsizliğine mahkum edilen çocuklarımız geleceğe umutla bakamamakta, hedeflerinden uzaklaştırılmaktadırlar. Öğretmen ve öğrencilerimize ücretsiz internet desteği verilmemiş, bilgisayar ve tablet konusunda yeterli destek sağlanmamıştır. Bu noktada yüz yüze eğitime geçmeyi hedefleyen MEB, okulların temizlik ve hijyeni, eğitimcilerin öncelikli aşılanması konusunda gerekli duyarlılığı göstermemektedir. Bu süreçte, Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün bu iktidar döneminde kapatılarak aşıda dışa bağımlı duruma getirilmemiz, ‘yerli ve milli’ olmayı vurgulayan siyasal iktidarın en büyük çelişkisidir.
AKP iktidarının kadını yok sayan sosyal politikaları, kadın cinayetlerini engelleyememiştir. Öğrenci, akademisyen, işçi, ev hanımı birçok kadınımız her geçen gün katledilmeye devam ediyor. Bu çelişkilerle birlikte İstanbul sözleşmesi yok sayılmaktadır. Kadın yaşamını güvence altına alan İstanbul sözleşmesinin hükümleri hiçbir taviz verilmeden uygulanmalıdır.
Toplumumuz salgın nedeniyle can güvenliği derdine düşmüşken, siyasal iktidar ülkemizin eşsiz doğal kaynaklarını ve güzelliklerini ranta açarak yer altı ve yer üstü madenlerini yandaş şirketlere peşkeş çekmeye devam etmektedir.
Eğitim-İş, kuruluş ilkelerinden, Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği akıl ve bilim yolundan sapmadan kamu emekçilerinin umudu olmaya, ülkemizi korumaya, Cumhuriyetimize sahip çıkmaya devam edecektir.
MERKEZ YÖNETİM KURULU