ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU KANDIRMACASINA HAYIR!

AKP iktidarı döneminde yapılan eğitimle ilgili düzenlemeler, eğitimin yanı sıra öğretmenlik mesleğine de zarar vermiştir.

2002-2021 yılları arasında;

• 8 bakan değişmiştir. Milli Eğitimde bakanların ortaklaştığı konular, eğitimi Atatürk ilke ve devrimlerinden, bilimsel niteliğinden uzaklaştırmak, eğitimi özelleştirmek ve eğitimde kadrolaşmak olmuştur.

• Eğitim sisteminde (müfredat, ders çizelgeleri, sınav sistemleri, ölçme değerlendirme) 19 yılda, 16 kez değişikliğe gidilmiştir.

• Kadrolaşma, siyasi iktidarın birinci önceliği olmuştur. AKP iktidarı daha ilk yılında, yaklaşık 1300 Bakanlık yöneticisini bir gecede görevden almıştır.

• Alo 147 hattı ile öğretmenler, veliler ve öğrenciler ile karşı karşıya getirilmiş ve itibarsızlaştırılmıştır.

• 30/6/2004 tarihli 5204 sayılı yasa ile uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik kavramları getirilmiş böylece öğretmenlik mesleği ücretli, kadrolu, sözleşmeli, uzman ve başöğretmen kavramları ile ayrıştırılmıştır. 1739 sayılı yasada açıkça yer alan “Madde 43 – Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir” hükmüne rağmen öğretmenlik mesleğinde ayrıştırmaya gidilmiştir.

• 2004 yılında uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik düzenlemesi yapılırken öğretmenlerin mali haklarında iyileştirme yapılacağı belirtilerek bugün de yürürlükte olan ders ücretlerine ilişkin esaslarda değişikliğe gidilmiş ve 2006 yılında çıkarılan düzenleme ile öğretmenler ücret kaybına uğratılmıştır. (Örneğin; düzenleme öncesi raporlu olduğu için bir gün okula gelemeyen sınıf öğretmeninin 3 saat ek ders ücreti kesilirken 2006 sonrası 7 saat ücret kesilmektedir.)

• 4/4/2007 tarihli 5620 sayılı yasa ile sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına gidilmiştir.

• AKP iktidarı döneminde çıkarılan 4+4+4 yasasının yarattığı mağduriyetler (seçmeli ders saatlerinin din dersleri lehine arttırılması, öğrencilerin açık lise uygulamasıyla örgün eğitimin dışına çıkarılması, öğretmenlerin norm fazlası durumuna düşmesi, öğretmenlerin asıl branşları dışında yan alanlara yönlendirilmesi vb.) ortadadır.

• 652 sayılı KHK ile Bakanlığın yüz yıllık teşkilat yapısı değiştirilmiştir. Aynı KHK’da daha sonra yapılan düzenleme ile proje okulu adı altında, kayırmacı yaklaşımla öğretmen ve yönetici atamaları gerçekleştirilmiştir.

• 2002-2021 yılları arasında, Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği, 14 kez değiştirilerek, “Sözlü sınavda kazananı atarım, olmazsa istediğimi atarım” düzenlemeleri yapılmıştır. Aynı şekilde 2014 yılında sözde FETÖ ile mücadele gerekçesiyle yapılan düzenleme ile FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmayan binlerce yöneticinin görevine son verilmiş 2016 yılında hain FETÖ darbe girişimi sonrası ise birçok eğitim emekçisi haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilmiştir.

• 2011 yılında 666 sayılı KHK ile eşit işe eşit ücret uygulamasında yalnızca öğretmenler ek ödemeden yararlandırılmamıştır. Bu durumdan dolayı öğretmenlerin maaşlarındaki kayıp emsallerine göre 2500-3000 TL olmuştur.

• 2016 yılında yapılan düzenleme ile daha önce de denenen ve 2011 yılında bir seçim KHK’sı ile kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması yeniden getirilmiştir.

• MEB bütçesinin her yıl yaklaşık yüzde 85’i personel giderlerine ayrılmış, ancak yatırım için ayrılan pay, 2019 yılı için yüzde 4,88; 2020 yılı için yüzde 4,65; 2021 yılı için yüzde 7,69; 2022 yılı için ise yüzde 8,05 düzeylerinde kalmıştır.

• 2002-2021 tarihleri arasında atanmayan öğretmen sayısı 1 milyona yaklaşmıştır.

 

KARİYER BASAMAKLARI ÖĞRETMENLER ARASINDA YENİ BİR AYRIŞMA GETİRECEKTİR

Evet, kamuda en çok çalışanın bulunduğu öğretmenlik mesleğine ilişkin bir meslek kanunu düzenlenmelidir. Fakat yukarıda verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere AKP iktidarı eliyle yapılan hiçbir düzenlemenin öğretmenlik mesleğine ve eğitime yararı olmamış aksine onarılmaz zararlara yol açmıştır. Seçimin yaklaştığı bir süreçte iktidar halen bir oyun peşindedir. 3600 ek gösterge, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için ek ödeme yapılması gibi kulağa hoş gelen fakat içi boşaltılmış söylemlerle kamuoyu oyalanmaktadır. 3600 ek göstergenin ve kariyer basamaklarının (uzman öğretmenlik/başöğretmenlik) 7 yıl önce düzenlenen 19. Milli Eğitim Şura kararlarında da yer aldığı unutulmamalıdır.

Uzman öğretmenlik-başöğretmenlik düzenlemesinin yarattığı haksızlığın üzerinden 16 yıl geçmiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı’nın bu haksızlığı görmezden gelerek 20. Milli Eğitim Şurası’nda aynı mağduriyeti dile getirmesi kabul edilemez. Meslek kanunu ile düzenleme yapılacağı açıklanan uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikle ilgili sınavın getirilmesi doğru bir yaklaşım olmayıp, yıllarca dile getirdiğimiz gibi ek ödeme, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanları kullanılmadan ve kıdem esas alınarak tüm öğretmenlere yapılmalıdır. Verilen başöğretmenlik ve uzman öğretmenlik unvanları ise kesinlikle kaldırılmalıdır.

Türkiye’nin de imzaladığı ILO-UNESCO ortak belgesi olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi 146 maddeden oluşmaktadır. Bu belge; öğretmenlerin salt okul içinde değil toplum içinde de yerine getirdikleri işlevlerin taşıdığı önemi uluslararası düzeyde belgeleyen, öğretmenlerin tüm sorunlarını ele alan ve durumlarını tüm ayrıntıları ile düzenleyen bir belgedir. Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesinin benimsenen ortak ilkelerinde; öğretmenliğin uzmanlık isteyen bir meslek olduğu, öğretmen adaylarının yetenekli kişilerden seçilmiş olması gerektiği ve öğretmen örgütlerinin dünya öğretmen örgütleriyle dayanışma içinde olmasının sağlanması gerekli olduğu vurgulanmıştır.

Öğretmenlik öğretme sanatıdır. Öğretmen sadece bilgiyi aktarmaz. Öğrenciye yaşamayı, sosyalleşmeyi ve hayatı öğretir. Eğitimin temel amacı mutlu bireyler yetiştirmektir. Diğer meslekler gibi öğretmenlik mesleğinde de belli aşamalar ve uzmanlaşma (ustalık) söz konusudur. Ancak meslekte geçirilen süreçte öğretmenliğin basamaklandırılması yanlış bir uygulama olacaktır. Bu uygulama öğretmenler arasındaki çalışma barışını bozacaktır. Veli-öğretmen ve okul yöneticileri arasında yeni sorunlar ortaya çıkmasına neden olacaktır.

ASIL AMAÇLANAN NEDİR?

Uygulamalardan da anlaşılacağı üzere AKP iktidarının amacı, öğretmenlik mesleğinin itibarını artırmak değil, eğitimi kendi ideolojik çizgisine çekerek piyasacı bir anlayışla yönetmektir.

Yapılması planlanan düzenleme ile 1739 sayılı yasa ile güvence altına alınan Türk Milli Eğitim sisteminin en temel amacı olan “Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek” şeklindeki maddesi ile 657 sayılı yasa ile güvence altına alınan ve Cumhurbaşkanı tarafından rahatsızlık noktasında sürekli dile getirilen çalışma hayatımıza ilişkin güvencelerimize dokunulması olduğu anlaşılmaktadır.

Eğitim-İş olarak diyoruz ki; öğretmenliğe en çok zarar veren, onu en çok değersizleştiren AKP iktidarından, öğretmenin ihtiyaçlarına cevap verecek, öğretmenin lehine olacak bir “Meslek Kanunu” beklemiyoruz.

Gerçek bir Meslek Kanunu;

-Tüm eğitim çalışanlarının hakları dikkate alınarak hazırlanmalıdır.

-Öğretmenlerin gelir düzeylerinde iyileştirmeleri ve 3600 ek gösterge beklentisini karşılamalıdır.

-Öğretmenler vergi dilimi işkencesinden çıkarılmalı, asgari ücret dışında kalan kısmı %15 ile sabitlenmelidir.

-Mesleğe girişten başlayarak, emekli olana kadar her branşın sorununun çözümü için ayrı ayrı düzenlemeler yapılıp eşit işe eşit ücret, eşit hak vb. özlük haklarında iyileştirmeleri içermelidir.

-Tüm öğretmenlerin maaş karşılığı girmek zorunda oldukları ders saatleri 15 saate eşitlenmelidir.

-5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü ve 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere bir maaş ikramiye verilmelidir.

-Ders ücretleri artırılmalıdır.

-Mecburi hizmet bölgeleri için mali ve özlük hakları noktasında özendirici teşvik uygulamaları getirilmelidir.

-Öğretmenlerin emeklilik yaşı hesaplaması diğer mesleklerden farklı tutulmalı, yıpranma payı verilmelidir.

-Gündemde olan EYT kapsamında öğretmenlerin durumu da değerlendirilmeli, EYT öğretmenleri de kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.

-Atamalarda, ister isteğe bağlı ister özre bağlı tayinlerde düzenlemeler yapılmalı, mecburi hizmet bölgeleri için ek tazminat uygulamasına gidilerek özendirici adımlar atılmalı, mecburi hizmet bölgelerinde çalışan öğretmenlerin mağduriyetleri giderilmelidir.

-Öğretmenlik mesleği tek tip olmalıdır. Ücretli, sözleşmeli öğretmen uygulamaları tarihe karışmalıdır. Asgari ücretin altında çalıştırılan ücretli öğretmenlerin emeğinin sömürülmesine son verilmelidir.

-Objektif ve adil bir ödüllendirme sistemi uygulamaya geçirilmeli, özendirici olmalı ve motivasyonu düşürmek yerine yükseltmelidir.

-Öğretmenlerin Mesleki Gelişimlerini desteklemek, kendilerini güncellemelerine olanak sağlamak için yüksek lisans, doktora vb. imkanları artırılmalı aynı zamanda bu çalışmaları yapabilmesi için hem ekonomik destek verilmeli hem de uygun gerekli şartlar sunulmalıdır.

-Kadın öğretmenlerin gebelik, doğum, süt izni konusunda iyileştirmeler yapılmalıdır.

-Öğretmenin itibarsızlaştırılmasına bağlı olarak öğretmene yönelik sözlü, psikolojik ve fiziksel şiddeti önleyecek düzenlemeler acildir. Öğretmene Şiddeti Önleme Kanunu ile öğretmenlerin can güvenliği ve huzuru,  hukuki düzenlemelerle güvence altına alınmalıdır.

-Öğretmenlik mesleğinin görev tanımı eğitim ve öğretimi kapsar ve mesai saatleri ders süreleriyle belirlenmiştir. Ancak gelinen noktada 7/24 bir mesai kavramı yerleştirilmiş, angarya görevlerle yeri geldiğinde güvenlik görevlisi gibi, yeri geldiğinde temizlik görevlisi gibi, yeri geldiğinde okulun dışında herhangi bir kamusal alanda hizmet vermekle öğretmenlerin iş yükü artırılmıştır. Öğretmenler bu görevler yüzünden asıl görevleri olan eğitim ve öğretime neredeyse fırsat bulamamaktadır. Öğretmenlerin bu sorunları yasal düzenlemelerle giderilmelidir.

-CİMER ve benzeri uygulamalarla öğretmen asılsız ihbarların hedefi haline getirilmiştir. Bu uygulamalara son verilmelidir.

AKP iktidarının yapacağı ve eğitim ile öğretmenlik mesleğine zarar verecek düzenlemelerin karşısında olacağımızı bu noktada, yasal, anayasal ve uluslararası sözleşmelerden gelen örgütlülüğümüzün verdiği tüm hakları kullanarak mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.