Üniversite Gençliğinin Yoksulluğu Görülmüyor

‘Gençliğin yoksulluğu görülmüyor’

Eğitim İş Edirne Şubesi, ikitdarın üniversite gençliğinin yoksulluğunu görmediğini öne sürdü. Başkan Murat Akçay, “Gençler için durum 2000 krizinden bile beter” dedi.

Eğitim İş Edirne Şubesi, ikitdarın üniversite gençliğinin yoksulluğunu görmediğini öne sürdü. Başkan Murat Akçay, “Gençler için durum 2000 krizinden bile beter” dedi.

Eğitim İş Edirne Şubesi üniversite gençliğinin sorunlarını ele aldı. İktidarı üniversite gençliğinin yoksulluğunu görmemesine tepki gösteren Başkan Murat Akçay şunları söyledi:

“Siyaseten her sıkıştığında ‘hepimiz aynı gemideyiz’ tekerlemesini söyleyenlerin, kaptan köşkünden başını uzatıp da makine dairesindekilerin halini görmeme inadı sürüyor.

Fahiş fiyat artışları ve kiraların artmasıyla öğrencilerin ev bulmakta zorlanmasına dair nasıl bir adım atılacaktır, sorusu üzerine, güllük gülistanlık bir ekonomi tablosu çizildi. ‘Biz göreve geldiğimizde üniversite öğrencilerinin aldığı burs 45 liracıktı. Elinize, dilinize dursun. Şu anda bunlar 650 liraya çıktı. Nereden, nereye geldik’ ifadesini düzeltmek, yine bize düştü.

“İKTİDAR ÜNİVERSİTELİ GENÇLERİN YOKSULLUĞUNU GÖRMÜYOR”

Üniversiteli gençlerimizin durumuna sadece temel gıda maddeleri üzerinden bakacak olursak, karşımıza çıkan tablo oldukça düşündürücüdür.

O tarihte bir öğrenci aldığı 45.000.000’lik (eski parayla) bursla 14 kilo peynir alabiliyorken şimdi 10,5 kiloyu ancak alabiliyor. Temel ve en ucuz protein kaynağı olan, öğrenci evlerinin vazgeçilmezi yumurtada ise, o dönem bir üniversiteli aldığı bursla 967 yumurta alabiliyorken, şimdi 433 yumurtayla yetinmek durumunda.

Kırmızı et, artık ülkenin büyük kesimi için lüks olduğuna göre, daha basit bir diğer temel gıda maddesi olan pirince bakılabilir. O dönem bir üniversiteli aldığı bursla 22,5 kilo pirinç alabiliyorken, şimdi aynı markadan sadece 11 kilo alabilecektir. Yani eğer bu bir obeziteyle savaşma taktiği değilse, bu yüzde 50’lik düşüş açıklamaya muhtaçtır.

Halkın çocuklarına tereyağı ve zeytinyağını çok görecekleri için ayçiçeği yağına bakılırsa: 2002 yılında bir üniversiteli bursuyla 29 litre ayçiçeği yağı alabiliyorken, şimdi sadece 23 litre alabiliyor.

Gerçekleri artık hiç birşey gizleyememektedir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ise Aralık 2002 Aralık ayından Kasım 2020’e kadar yüzde 409 artmıştır. Bu veri; Aralık 2002’de 100 liraya alınan bir mal sepetinin Kasım 2020’de ancak 509 TL’ye alınabildiğini ispat etmektedir. O dönemki bursla cep telefonu alınabiliyorken, şimdiki burs miktarıyla temel gıda maddelerini içeren bir alışveriş yapıldığında en fazla 10 günlük ev ihtiyacı karşılanabilmektedir.

“GENÇLER İÇİN DURUM 2000 KRİZİNDEN BETER”

Tek başına bu rakamlar bile gerçek bir kıyas yapmak için yetersizdir. O dönemki yurt fiyatlarına, benzer semtlerdeki evlerin kira ücretlerine, faturalardaki fahiş artışa bakıldığında gençler için durumun 2000 krizinden bile beter olduğu görülecektir.

O tarihlerde üniversite okuyan evlatlarına aileler genel olarak para yollayabiliyorken, şimdi ülkemiz, iyi üniversiteleri kazandığı halde ailesi yoksul olduğu için gidemeyen gençlerle doludur. Ülkede her şeyde olduğu gibi kiralar konusunda da bir denetim ve standart olmaması, çocukları gözü dönmüş bir açgözlülüğün önüne bırakmış, ilmi düşünecekleri bu gencecik yaşlarında barınma sorununu düşünmekten kafalarını kaldıramaz hale getirmiş, gerici dernek ve vakıfların yurtlarına mahkum etmiştir.

Kuşkusuz meselenin en temel yanlarından birisi, öğrencilere verilen bu burslarla ilgili doğruların tam olarak söylenmemesidir. Üniversite okuyan ihtiyaç sahibi gençlerimizi desteklemek, sosyal devlet olmanın bir gereğiyken, bu burslar öğrencileri borçlandırmak ve parayı faizle geri almak üzerine işlemektedir. Yandaş müteahhitlerin vergi borçlarını artık bir rutin olarak sıfırlayan iktidar, üniversite mezunu olup henüz iş bulamamış gençlerimizin evlerine haciz memurları göndermeyi iş edinmiştir. Ekonomi, birileri için şaha kalkmışsa da yoksul halkı ve ülkenin geleceği olan gençlerimizi tepmiştir.

Yoksul aileler için kabusa dönüşen ve her sene kaldırıldığı açıklandığı halde bir sistem garabeti olarak varlığını sürdüren harçların, sayelerinde kalktığının söylenmesi de burs açıklaması kadar trajikomik olmuştur.

Eğitimin Anayasa’da yazdığı üzere parasız, kamusal verilmesi gereken bir devlet hizmeti olduğunu her zaman vurgulayan Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:

4 gencin 1’inin işsiz olduğu, Avrupa’daki yaşıtları dünyayı gezerken bizim gençlerimizin istediği kitapları alabilmek için bile yaz boyu çalıştığı, gençlerimizin yarısından fazlasının yurtdışında yaşama hayali kurduğu bir ülkenin siyasi iktidarı, en azından bu konuya gerçekçi yaklaşmalıdır.

Zaten halktan alınan vergilerle yapılan icraatları elinize dizinize dursun gibi lütfeder bir zihniyetle anlatmak yerine, icraatları halkın gerçek ihtiyaçları doğrultusunda, onların faydasına olacak şekilde artırmak devleti yönetmenin temeli, olmalıdır. Bu ülkenin gençlerinin azarlanmaya, baskılanmaya, sindirilmeye, borçlandırılmaya değil desteklenmeye ihtiyacı vardır. İtibardan tasarruf olmaz diyerek hiçbir lüksten geri kalmayanların anlamadığı gerçek, bir ülke için en büyük itibarın iyi yetişmiş, iyi eğitim almış, mutlu ve gelecek dolu gençlerle dolu olmasıdır.”