GÜCÜNÜ İKTİDARDAN ALANLAR, ÖZGÜR TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALAYAMAZ!
Tüm kamu emekçilerini doğrudan, ülkedeki diğer çalışanları ve emeklileri ise dolaylı olarak ilgilendiren 2022-2023 yıllarına ilişkin toplu sözleşme görüşmeleri 2 Ağustos 2021 tarihinde başlayacaktır.
Açlık ve yoksulluk altında ezilen 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emeklisi Sözde Toplu Sözleşme görüşmelerini artan sorunlarla karşılamaktadır.
Türkiye, ekonomik kriz döneminden geçiyor. Enflasyon yükseliyor, paramız değer kaybediyor, vatandaşın satın alma gücü eriyor, ekmeği her geçen gün küçülüyor. Ülkenin ekonomisi daralıyor. İşsizlik, tarihinin en yüksek noktasına doğru soluksuz tırmanıyor.
Türkiye’de son 19 yıla damgasını vuran ekonomik politikalar başta kamu emekçileri olmak üzere emekçilerin aleyhine olmuştur. Mevcut iktidar döneminde, kamu çalışanları ve emekliler, enflasyon artışının da altında zamlara mahkum edilmekte, verimlilik ve milli gelir artışından pay alamamaktadır. Bu durum, ülkemizdeki gelir dağılımının daha da adaletsizleşmesine yol açmaktadır.
Pandemiyle birlikte yaşam şartlarının daha da ağırlaştığı, işsizlik ve pahalılık koşullarının mutfakları kavurduğu ülkemizde, doğal gaza, elektriğe, benzine, gıda maddelerine, ulaşıma vs. fahiş oranlarda zam yapılırken, Türk Lirası Dolar ve Euro karşısında erirken, yurttaşların alım gücü günden güne azalırken mevcut hükümet görüşmelerde yine kendinden olmayan sendikaları ve kamu emekçilerini yok sayacaktır.
Kamu çalışanlarının toplu sözleşme sürecinde geçmiş yıllarda olduğu gibi tiyatro oynanmasını istemiyoruz. Danışıklı dövüş ile yüzde 3,5 gibi zamlarla geçen toplu sözleşmede her alanda sorunlar adeta sumen altı edilmiştir.
Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmet kolu çalışanlarının sorunları da aynı şekilde her geçen gün artmakta ve çözümsüz bırakılmaktadır. İş kolumuzun ana çekirdeğini oluşturan yükseköğretimde çalışan akademik, idari, teknik ve yardımcı personelin yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda çalışan öğretmen, idari, teknik ve yardımcı personellerin sorunlarını geçmiş dönemlerde olduğu gibi yeniden ele alıyor ve taleplerimizi iletiyoruz. İşkolumuzdaki çalışanların sorunlarını biliyoruz ve en yüksek perdeden seslendirmeye de devam edeceğiz.
2011 yılında eşit işe eşit ücret kapsamında yapılan düzenlemelerle gelinen noktada, ek ödeme oranı en düşük olan kadro, öğretmenler olmuştur ve 2000TL civarında hak kaybı devam etmektedir.
Yine ilk kez sendikamız tarafından gündeme getirilip siyasilerin gündemine giren hatta 2018 yılında seçim meydanında Cumhurbaşkanı tarafından “verdik” denilen 3600 Ek gösterge halen çözülmeyen sorun olarak durmaktadır.
Öğretmen atamaları kadrolu olmalı, tüm kadrolara atama yapılmalı, sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmalı ve ücretli öğretmenlik uygulaması kaldırılmalıdır.
Kamuda liyakat esaslı yönetici atamaları yapılmalı, sözlü sınav uygulamalarına son verilmeli, yer değiştirmelerde adaleti sağlayacak uygulamalar getirilmelidir.
Vergi dilimindeki adaletsizliğin kaldırılmasını ve kamu çalışanları için yüzde 15’te sabitlenmesini talep ediyoruz.
Eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda çalışan tüm personele bir maaş tutarında eğitime hazırlık ödeneği ödenmelidir.
Akademik personele ödenenler dahil ek ders ücretleri yüzde 50 arttırılmalı, ek derslerde yaşanan sorunlar, özellikle de pandemi döneminde yaşanan yani öğretmenden kaynaklı olmayan (öğrencinin derse gelmemesi, eğitime ara verilmesi… gibi ) durumlarda yaşanan hak kayıpları sorunu çözülmelidir.
Adaletli ek ders düzenlemesi yapılarak ek ders ücreti almayan öğretmenlerin en az 15 saat ek ders ücreti almaları sağlanmalı, diğer öğretmenlere de bu noktada artış sağlanmalı; nöbet, belleticilik, İYEP, mesleki açık lise, tercih danışmanlığı gibi görevlerin teşviğini sağlayacak artışlar yapılmalıdır.
Öğretmenlerin maaş karşılığı ders saatleri tüm branşlar için 15 saatte eşitlenmelidir.
Doğum öncesi izin süresi pandemi döneminde olduğu gibi 16 haftaya doğum sonrası ise bir yıla çıkarılacak şekilde düzenlenmelidir.
Yiyecek ve giyecek yardımlarının kapsamları genişletilmelidir.
Yükseköğretim kurumlarının toplu sözleşme ve sosyal denge düzenlemesi yapılmalıdır.
Adaletsizliğin her geçen gün arttığı başöğretmenlik, uzman öğretmenlik uygulamasına son verilmeli 8 yılını dolduran tüm öğretmenlere uzman öğretmenlik, 15 yılını dolduranlara ise başöğretmenlik tazminatı ödenmelidir.
Yardımcı hizmetler personellerinin görev tanımları yapılmalı, mesai ücretleri arttırılmalı ve sınav, seçim gibi görevlerdeki haksızlıklar giderilmelidir.
Eğitim-İş olarak ana hatlarıyla açıkladığımız sorunların yanı sıra eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda gerek ekonomik gerekse özlük haklarında yaşanan sorunlara çözüm olmayan toplu sözleşme; senaryosunu iktidarın yazdığı, yönetmenliğini iktidarın yaptığı, masadakilerin ise acemice sahnelediği tiyatrodan öteye gitmeyecektir.
Eğitim-İş, bu orta oyununda figüran olmak yerine, emekçilerin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği mücadelesini tüm baskılara rağmen sürdürecektir.