FIRLATILAN ÇAY YANGININ HARARETİNİ ALMIYOR
Ülkemizin henüz ranta kurban gitmeyen canım ormanları, vatanın son akciğerleri cayır cayır yanarken, yangınların neden engellenemediği ve neden hızlı söndürülemediği konusunda hala bir açıklama yapılamamıştır.
Bilindiği üzere; Türkiye’de 28 Temmuz’da Antalya’nın Manavgat ilçesinde başlayan ve ardından 30 farklı ilde çıkan yangınlara müdahaleler devam etmektedir. Manavgat’ta beş, Muğla’nın Marmaris ilçesinde ise bir kişi yaşamını yitirmiştir. Binlerce hayvan yanarak can vermiş, orman ve tarım arazileri ile bölgedeki sera alanları küle dönmüştür. Yangınların tehdit ettiği köy ve diğer yerleşim yerleri tahliye edilmiştir.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Adana, Antalya, Muğla, Mersin, İzmir ve Osmaniye başta olmak üzere 28-31 Temmuz tarihleri arasında çıkan 107 yangının 98’inin kontrol altına alındığını ve 9 yangının ise devam ettiğini açıklamıştır.
Hükümet eliyle ısıtılan “ormanları terör örgütü yaktı” savı, önemli olmakla beraber şu gerçeklere örtü olarak kullanılmıştır:
– Öyleyse de zaten işi vatana ve değerlerine zarar vermek olan bir terör örgütüne engel olacak olan da devlet ve onun kuvvetleridir. Turistik yerlerde bile bu engellenemezken can güvenliğinden nasıl bahsedilebilir?
– Daha önce de “teröristler yaktı” denen rantı büyük yerlerde, şimdi yandaş sermayelerin lüks otelleri yükselmiş durumdadır. Bu şaibelerin hesabını kim verecektir?
– Yangınlara karşı verdiği mücadelelerle ülkenin gözbebeği olan kurumlardan THK, yıllardır hükümetin saldırı niteliğindeki müdahalelerine maruz kalmıştır. “Vatandaşın kurban parasıyla içki içiyorlar” iftiralarıyla itibarsızlaştırılmaya çalışılan kurumun başına kayyum getirilmiş, birçok ilerici ve işinin ehli çalışan ve yangın söndürme uçağı pilotu işinden edilmiş, kurum kadükleştirilmiştir.
– Mevcut hükümetten önce kuruma milletin vergileriyle ve bağışlarıyla alınan yangın söndürme uçakları, AKP döneminde ya satılmış ya da hangarlarda çürümeye terk edilmiştir. Bu tavır bizi, Cumhurbaşkanı’nın ABD Başkanı’nın 4 katı kadar uçağa sahip (8) ancak komşu ülkelerin 3’te biri kadar bile yangın söndürme uçağı olmayan bir garip ülkeye çevirmiştir.
– Yangınla mücadelede olduğu gibi sonrasında yapılacaklar konusunda da yetkililer basiretsizliklerini, konudan ne kadar uzak olduklarını göstermişlerdir. Salgında, selde, depremde, ekonomik krizde dahi vatandaştan para isteyen hükümet, bu yangınlar sonrasında da “Halkımız cömerttir” diyerek ve halka çay fırlatarak pişkinlikte zirve yapmıştır. Halbuki fırlatılan çay yangının verdiği harareti almamaktadır. Oysa akıllardaki soru, halktan zaten bu hizmetleri vermek için toplanan vergilerin nereye gittiğidir?
Ayrıca altını çizmek isteriz ki orman yangınından sonra fidan dikmek, ormanı sadece ağaç olarak gören bir zihniyetin ürünüdür. Ormanlar, ağaçlarıyla içinde yaşayan canlılarıyla, toprağında kendine has ve yıllarca birikip elenmiş mineralleriyle her biri eşsiz yaşam alanlarıdır. O yüzden “Yerine fidan ekeriz ne olacak” tan ibaret bir anlayış, bir ebeveynin çocuk ölürse ölsün yenisini yaparız demesiyle aynıdır. Ormanlara böyle düz bakan, onların kıymetini kavrayamayan bir zihniyetin onları koruması da mümkün değildir.
Hükümet Bu vahim gelişmeleri kendine çekidüzen vermek, özeleştiri yapmak, atıllaştırılan kurumları ayağa kaldırmak için vesile etmelidir
Her zaman demokrasiden, insan ve doğadan yana tavır alan Eğitim-İş olarak, tüm Türkiye’ye geçmiş olsun ve yitirdiğimiz canlarımız için başsağlığı diliyoruz.